Geçmişte sayısız medeniyet kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu ispat etmek için yapmamız lâzım gelen şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz; bugüne ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır.
Medeniyet demek, af ve hoşgörü demektir.
Biz, batı medeniyetini bir taklitçilik yapalım diye almıyoruz. Onda iyi olarak gördüklerimizi, kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.
Memleketler çeşitlidir. Fakat medeniyet birdir. Ve bir milletin ilerlemesi için debu tek medeniyete ortak olması lazımdır. Osmanlı İmparatorluğu'nun düşüşü batıya karşı elde ettiği başarılardan çok, boş bir gururla kendisini Avrupa milletlerine bağlayan bağları kestiği gün başlamıştır. Bu bir hata idi, bunu tekrar etmeyeceğiz. ( 1923 )
Memleket kesinlikle çağdaş, medeni ve yenilenmiş olacaktır. Bizim için bu, hayat davasıdır. Bütün fedakârlığımızın verimli olması buna bağlıdır.
Türkiye, ya yeni fikirle donatılmış, namuslu bir idare olacaktır, veyahut olmayacaktır. Halk ile çok ilişkim vardır. O temiz kitle, bilmezsiniz, ne kadar yenilik taraftarıdır. Faaliyetlerimizde hiçbir zaman engellet bu yoğun tabakadan gelmeyecektir. ( 1923 )
Memleketimizi çağdaşlaştırmak istiyoruz. Bütün çalışmamız Türkiye'de çağdaş, yani batılı bir hükümet meydana getirmektir. ( 1923 )
Milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam manasıyla medeni bir toplum olmaktır. ( 1924 )
Milletimiz bundan sonraki çalışmalarında da başarılı olabilmek için, milli hedefini bütün açıklık ve kesinliği ile, bütün vatandaşların nazarında ve vicdanında bütün parlaklığı ile belirlemiş bulunuyor. İsterseniz benim burada hedef dediğim şeyi, siz milletin ideali olarak kabul ediniz. Fakat bu değerlendirmeyi yaparken dikkat ediniz ki, hayali bir anlama kendimizi kaptırmayalım.
Milletimizin hedefi, milletimizin ideali bütün dünyada tam anlamı ile medeni bir sosyal toplum olmaktır. Bilirsiniz ki, dünyada her kavmin varlığı, kıymeti, hürriyet ve bağımsızlık hakkı, sahip olduğu ve yapacağı medeni eserlerle uyumludur. Medeni eser meydana getirmek kabiliyetinden yoksun olan kavimler, hürriyet ve bağımsızlıklarından ayrı tutulmaya mahkûmdurlar. İnsanlık tarihi baştan başa bu dediğimi doğrulamaktadır. Medeniyet yolunda yürümek ve başarılı olmak, hayatın şartıdır. Bu yol üzerinde duraksayanlar veyahut bu yol üzerinde ileri değil geriye bakmak cahilliği ve tedbirsizliğinde bulunanlar, medeniyetin coşkun seli altında boğulmaya mahkûmdurlar. Medeniyet yolunda başarı yenileşmeye bağlıdır. Sosyal hayatta, ekonomik hayatta, ilim ve fen sahasında başarılı olmak için tek gelişme ve ilerleme yolu budur. Hayat ve geçime egemen olan kuralların zaman ile değişme, gelişme ve yenilenmesi zorunludur. Medeniyetin buluşlarının, tekniğin harikalarının, dünyayı değişiklikten değişikliğe uğrattığı bir devirde, asırlık köhne zihniyetlerle, geçmişe bağlılıkla varlığın korunması mümkün değildir. ( 1924 )
Ben sizin öz kardeşiniz, arkadaşınız, babanız gibi medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı; fikriyle, zihniyetiyle medeni olduğunu ispat etmek ve göstermek mecburiyetindedir. Medeniyim diyen Türkiye Cumhuriyeti halkı aile hayatıyla, yaşayış şekliyle medeni olduğunu göstermek mecburiyetindedir. Sonuç olarak medeniyim diyen Türkiye'nin, hakikaten medeni olan halkı baştan aşağıya dış görünüşüyle bile medeni ve olgun insanlar olduğunu fiilen göstermeye mecburdurlar. ( 1925 )
Artık duramayız, kesinlikle ileri gideceğiz. Geriye ise hiç gidemeyiz. Çünkü ileri gitmeye mecburuz. Millet açıkça bilmelidir. Medeniyet öyle kuvvetli bir ateştir ki, ona ilgisiz kalanları yakar ve yok eder.
İçinde bulunduğumuz medeniyet ailesinde layık olduğumuz yeri alacağız, onu koruyacağız ve ilan edeceğiz. Refah, mutluluk ve insanlık bundadır. ( 1925 )
Medeniyetin coşkun seli karşısında direnmek boşunadır ve o, gafil itaatsizlere karşı çok amansızdır. Dağları delen, göklere uçan, göze görünmeyen zerrelerden yıldızlara kadar herşeyi gören, aydınlatan, inceleyen medeniyetin kudret ve yüceliği karşısında çağdışı kalmış zihniyetlerle, ilkel, boş inançlarla yürümeye çalışan milletler yok olmaya veya hiç olmazsa esir olmaya ve aşağılanmaya mahkumdurlar. ( 1925 )
Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve mensuplar memleketi olamaz; en doğru, en hakiki yol, medeniyet yoludur. Medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir. ( 1925 )
Medeni dünya çok ilerdedir. Buna yetişmek, o medeniyet çemberine girmek mecburiyetindeyiz...
Medeni olmayan insanlar, medeni olanların ayakları altında kalmaya mahkumdurlar. ( 1925 )
Ben ölürsem asil milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim; bununla rahatım. ( 1926 )
Biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir görüş açısından faydalanırız. O görüş şudur: Türk milletini, medeni dünyada layık olduğu yere ulaştırmak ve Türkiye Cumhuriyeti'in sarsılmaz temelleri üzerinde, her gün, daha fazla kuvvetlendirmek... Ve bunun için de, keyfi yönetim fikrini öldürmek... ( 1927 )
"Çağdaş uygarlığı" anlayabilmek, kavrayabilmek, dünya yüzünde eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk uygarlıklarına doğru tanıyabilmekle mümkündür. ( 1930 )
Medeniyetin ne olduğunu başka başka tarif edenler vardır. Bence medeniyeti kültürden ayırmak güçtür ve lüzumsuzdur. Bu görüşümü açıklamak için kültür ne demektir tarif edeyim.
Bir insan toplumunun;
a - Devlet hayatında,
b - Fikir hayatında yani ilimde, toplum biliminde ve güzel sanatlarda,
c - Ekonomik hayatta yani tarımda, sanatta, ticarette, kara, deniz ve hava ulaştırmacılığında yapabildiği şeylerin ortak sonucudur.
Bir milletin medeniyeti dendiği zaman kültür adı altında asydığımız üç çeşit faaliyetin ortak sonuçlarının dışında ve başka birşey olamayacağını zannederim. Şüphesiz her insan toplumunun kültür, yani medeniyet derecesi bir olamaz. Bu farklar devlet, fikir, ekonomik hayatların her birinde ayrı ayrı göze çarptığı gibi bu fark üçünün ortak toplamı üzerinde de görülür. Önemli olan ortak sonuçlar arasındaki farktır. Yüksek bir kültür, onun sahibi olan millete kalmaz, diğer milletleri de etkiler. Büyük kıt'aları kapsar.
Belki bu nedenle olacak, bazı milletler yüksek ve geniş kapsamlı kültüre medeniyet diyorlar. Avrupa medeiyeti, çağımız medeniyeti gibi. ( 1930 )
Milli kültürün her alanda açılarak yükselmesini Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dileği olarak sağlayacağız. ( 1932 )
Asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarımızın ve atalarımızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır. ( 1932 )
Yüksek ve inkılâpçı bir kültür seviyesine varmak için, önümüzdeki yıllarda daha çok emek vereceğiz. Müsbet bilimlerin temellerine dayanan, güzel sanatları seven, fikir terbiyesinde olduğu kadar beden terbiyesinde de kabiliyeti artmış ve yükselmiş olan erdemli, kudretli bir nesil yetiştirmek, ana siyasetimizin açık dileğidir. ( 1935 )
Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür. Bu sözü burada ayrıca açıklamaya lüzum görmüyorum. Çünkü bu, Türkiye Cumhuriyeti'nin okullarında birçok sebeplerle eser halinde tespit edilmiştir.
Kültür, okumak, anlamak, görebilmek, görebildiğinden anlam çıkarmak, ders almak, düşünmek, zekâyı eğitmektir.
Yine insan, enerjisiyle ve fakat doğanın kendine değer verildikçe tükenmez yardımıyla, yükselen, genişleyen insan zekâsı sınırsız kavrayış anlamında "insanım" diyen özel bir neitelik kazanır.
İnsan, hareket ve faaliyetin, yani dinamizmin ifadesidir. Bu böyle olunca kültür, yukarda işaret ettiğimiz insanlık niteliğinde insan olabilmek için, esas unsurdur. Bunu kısaca açıklayalım: Kültür, doğanın yüksek verimlilikleriyle mutlu olmaktır. Bu ifade içerisinde çok şey saklıdır. Temizlik, saflık, yükseklik, insanlık vs... Bunların hepsi insanlık niteliklerindedir. İşte kültür sözcüğünü mastar şekline soktuğumuz zaman, doğanın insanlara verdiği yüksek nitelikleri kendi çocuklarına, torunlarına ve gelecek nesillere vermesi demektir.
Buraya kadar anlatmak istediğimiz; bugünkü Türkiye Cumhuriyeti çocukları, kültürel insanlardır. Yani hem kendileri kültür sahibidirler, hem de bu özelliği çevrelerine ve bütün Türk milletine yaymakta olduklarına inanmışlardır. ( 1936 )
Dünyada, şimdiye kadar, başka başka milletlerin birlik kurdukları ve asırlarca berabe yaşadıkları, tarihte görülmüştür. Bizim kurmak istediğimiz birliğin tarihte geçmiş olan birliklerin çok üstünde olmasını isteriz.
Tarihi bu kadar yüksek bir idealin esas temel taşı, yalnız geçici politika esaslarında kalmaz. Bunun esas temel taşları lazımdır ki, kültür ve ekonomi cevherleriyle dolu olsun. Çünkü kültür ve ekonomi her türlü siayasete yön veren temel esaslardır. ( 1937 )