Basın
Kamoyunu gerçek durum ile karşı karşıya bırakmayı tercih ederim.
Gazeteciler gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar!
Bir toplumun ortak ve genel hisleri ve fikirleri vardır. Toplumların kıymetleri, medenileşme dereceleri, arzu ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve düşüncelerin meydana geliş ve açığa çıkış derecesiyle anlaşılabilir. Bir topluluğu yöneten insanlar için toplumun talihi üzerinde hüküm vermek durumunda bulunan dostlar veya düşmanlar için ölçü, bu toplumun düşüncelerinden ( kamuoyundan ) anlaşılan yetenek ve değerdir. Bundan dolayı milletler kamuoylarını dünyaya tanıtmak zorunluluğundadır. Bütün dünya kamuoyunun öğrenilmesi ise hayatın düzene konması için şüphesiz lazımdır. Bu hususta ise mevcut araçların birincisi ve en önemlisi basındır. Basın milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve ona doğru yolu göstermede, bir milletin muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte, özetle bir milletin hedefi mutluluk olan ortak yönde yürümesinin sağlanmasında, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, yol göstericidir. Önemi ve yüceliği medeniyet dünyasında açıklık kazanan basına, hükümetimizin birinci derecede önem vermesi, bu konuda sarfedeceği çalışmayı millet için yapmakla sorumlu hayırlı hizmetlerin baş tarafına koyması yüce meclisin kesinlikle isteyeceği hususlardandır. ( 1922 )
Basın, milletin umumî sesidir. Bir milleti aydınlatma ve uyarmada bir millete muhtaç olduğu fikrî gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir. ( 1922 )
Basına hiçbir şekilde hükmedilemez ve baskı altında tutulamaz. ( 1923 )
Gazeteler mevcut olan kanunlar çerçevesinde hürdür. Ancak bunun dışına çıktıkları zaman takibe uğrarlar. Gazeteler, kanunun ve toplum çıkarlarının aksine bir olaya şahit ve bir bilgiye sahip oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdırlar. ( 1923 )
Gazete lazım... Bunun için yalnız okullara önem vermek yeterli değildir. Şimdiye kadar cahil kalanlara da fikir vermek ihtiyacı vardır. Ve bunun için de önemli vasıta basındır... Basının önemi inkâr edilemez. Memleketin medeniyet derecesi ve kamuoyunun durumu nedir? Bunu içe ve dışa anlatacak basındır... Basın mensuplarını korumak lazımdır.
Gazeteciler Türkiye dahilinde milletin fikrini aydınlatma ve kamuoyunu açık bir şekilde oluşturma çalışmalarında tamamen serbest olmadırlar. ( 1923 )
Türkiye basını, milletin hakiki sesi ve iradesinin meydana geldiği yer olan Cumhuriyet'in etrafında çelikten bir kale vücuda getirecektir. Bu kale fikir kalesi, zihniyet kalesidir. Basın mensuplarından bunu istemek Cumhuriyet'in hakkıdır. Bugün milletin samimi olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zorunludur. Toplumun esenliği ve mutluluğu bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu gerçeği milletin kulağına, milletin vicdanına gerektiği gibi ulaştırmada basının vazifesi çok ve çok önemlidir. ( 1924 )
Özel amaçla yayın yapan bazı gazetelerin, halkın çoğunluğu üzerinde yaptığı etki her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir. ( 1924 )
Basın hürriyetinin sakıncalarının giderilmesinin yine basın hürriyeti ile mümkün olduğuna dair, bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında ( saptadığı ) saygı duyulan esaslar eğer Cumhuriyet'in ruhu olan faziletten yoksun kendini bilmezlere, basında eşkiyalık fırsatı verirse eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikir sahasındaki kötü ve uğursuz etkileri, tarlasında çalışan masum vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve en sonunda bozgunculuğun en zararlısını göze alan bu gibi doğru yoldan sapanlar, kanunlarda mevcut açıklıklardan yararlanma imkanı bulurlarsa, Büyük Millet Meclisi'nin yola getirici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette görevi olur. ( 1924 )
Memlekette Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakını taşıyan basınını yine ancak Cumhuriyet'in kendisi yetiştirir. Bir taraftan geçmiş devirler gazetelerinin ve mensuplarının düzelmesi imkansız olanları milletin görüşünde belirirken, diğer taraftan Cumhuriyet basınının temiz ve verimli etki alanı genişleyip yükselmektedir. Büyük ve soylu milletimizin yeni çalışma ve medeniyet hayatını kolaylaştırıp teşvik edecek, işte ancak bu zihniyetteki basın olcaktır. ( 1925 )
Kamuoyu gibi gösterilmek istenilen suni fikirler, en sonunda özel fikirler gibi düşünülebilir. Değerli ve yararlı görülürse gözönüne alınır. Fakat genel idarede lazım olan kurallar niteliğinde değerlendirilemezler. ( 1925 )
Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar. (1929)
Milli egemenlik esasına dayalı temsili bir hükümette, kamuoyu büyük bir rol oynar. Basın ve toplantı hürriyetleri olmadan ve toplum ait işler hakkında geniş bir tenkit sahası bırakılmadan kamuoyu vazifesini yapamaz. Milli egemenlik ve temsili hükümet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak kamuoyunun faaliyeti ile mümkündür. ( 1930 )
Kamuoyu, milletin içinden taşan çeşitli fikirler denizidir. O denizde çeşitli akımlar, çşitli münakaşa dalgaları meydana getirir. Kamuoyu ruhi bir ortamdır. Orada cereyan eden fikir mücadelesi, dikkatli gözlerden gizli kalamaz. ( 1930 )
Basın, fikirleri ortaya atmak ve yayınlamak için gerekli vasıtadır. Siyasi fikirleri de üreten basındır. Basın teşebbüsleri, gazeteler, mecmualar ve kitap basımları ile olur.
Basının siyasi fikir üretimindeki rolü, daha çok başka niteliktedir. Çünkü, siyasi fikirleri ortaya atan, daima siyasi gruplar ve zümreler gibi fikir dernekleridir. Esas olarak kabul edilmelidir ki, siyasi fikirler siyasi partilerin menfaatine olarak, onlar tarafından ortaya konur. Yoksa, halk kitlesi içinde, kendiliğinden meydan çıkmaz. ( 1930 )
İyice bilinmesi gerekir ki, gazeteler okul kitapları değildir. Aşağılık insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adi yalanları yaymada basının kullanıldığı olmuştur. Basıbn ve fikir hürriyetinin karşılaştığı başka tehlikeler de vardır. Basının ve hatta fikir derneklerinin, milli hükümetin tesirinden kurtularak, siyasi veya ekonomik gizli amaçlara alet olmasından korkulur. Basının para ile satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para aleminin basın üzerinde gizli tesiri veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi, işte bunların kamuoyunu kandırma ve yanıltmasından tamamıyla korkulur. Fakat, hürriyetten çıkacak bu kötülükler asla çaresiz değildir. İlk önce basın hürriyetine yasal bir sınır çizilir. İkinci olarak gazeteler, özel bir teşkilat kurarak bununla kendi üzerlerinde ahlaki bir tesir meydana getirirler. İlk zamanlarda, bir işten başka bir şey olmayan gazetecilik, sosyal bir müessese haline gelebilir. Bundan başk, halkın fikrî ve siyasi terbiyesi de bir güvencedir. Halk, çeşitli gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazeteci yalanlarına inanmamaya alışır. Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması sayesinde iyi niyetin gelişeceğini ve çok önemli meseleler üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima çoğunluğu oluşturacağını kabul etmek uygun olur. Çünkü, "Her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür. Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir." Tecrübe göstermiştir ki, insanların herşeyi söylemelerini önlemek asla mümkün değildir. Fakat, milli terbiye ve büyük manevi kuvvetlere karşı hükümetin uygun şekildeki hareketi sayesinde, isyankâr fikirlerin yayılmasına müsaade etmeyecek sosyal bir çevre yaratmak mümkündür. Her halde, herşeyin söylenmesine müsaade etmek ve bunun karşısında söyleyenlerin harekete geçmesini bekleyerek tedbir almakla yetinmek anlamsızdır. Bütün halkın harekete geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur. Doğal olarak bir sağlığı koruma olduğu gibi, sosyal bir sağlığı koruma da vardır. Her ikisi aynı prensibe dayanır. Maddi mikropları yoketmek mümkün olmadığı gibi, manevi mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, şahsın vücudunda fizyolojik bir sağlık yaratmak mümkün olduğu gibi, sosyal bünyede de manevi bir sağlık yaratmak, bu şekilde bir direnç ortamı hazırlamak mümkündür. ( 1930 )
Türkiye Cumhuriyeti'nde, gazete çıkarmak, kitap yayınlamak, basımevi açmak için, uyulması gereken resmi işlemler, Basın ve Yayın Kanunu'nda tespit edilmiştir. Zararlı yayın ve şahıslara saldırı halinde yapılacak işlemler de, bu kanunlarda ve Ceza Kanunu'nda yazılıdır.
Bu hususta, bizce söylenecek sözler şöyle özetlenebilir. Basının genel hayatta ve Cumhuriyet'in ileleme ve gelişmesinde sahip olduğu vazifeler yüksektir. Basının, tam ve geniş hürriyeti iyi kullanması hususunun duyarlı olduğu kayda değerdir. Her türlü kanuni kayıtlardan önce, bir kalem sahibi ilme ve kendi siyasi görüşlerine olduğu kadar vatandaşların haklarına ve memleketin her türlü özel düşüncelerin üstünde olan yüksek menfaatlerine de dikkat etmeye ve saygı göstermeye manevi olarak mecburdur. Bu mecburiyettir ki, genel düzeni sağlayabilir. Bununla birlikte, basın serbestisinden meydana gelecek kötülükleri ortadan kaldıracak etkili vasıta, asla geçmişte zannedildiği gibi, basın hürriyetini kısıtlayan hususlar değildir. Aksine, basın hürriyetinden doğacak sakıncaların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetinin kendisidir. ( 1930 )
Memlekette kalem hürriyetinin de, demokrat bir idareye layık olgunlukla kullanılmasında daha dikkatli olunacağını ümit ederim. ( 1930 )
Gerçek kamuoyu, dışarıdan kimsenin etkisi olmaksızın doğal olarak mevcut olan duygu ve düşüncelerin yine doğal olarak yarattığı bir havadır. Halbuki insan daima etki altında kalır. Yalnız yeter ki bu etki, toplumu meydana getiren insanların hakikaten onları düşünen ve bütün varlığını onlara adayanlar tarafından yaratılmış olsun. Bu şekilde yaratılacak olan kamuoyu bu memleketin geleceğini sağlayabilir. Yoksa esen herhangi bir hava ile değişebilecek bir kamuoyu içinde yaşarsak yarına güvenmek mümkün olmaz. Türk milletinin sağlam bir fikre sahip olmasını sağlamak amacımızdır. Yürüdüğümüz hakikat yolunun milleti mutluluğa ulaştıran tek yol olduğunu anlatmak lazımdır. Herşeyin oluşmasına çalışırken bütün çalışmaların, bütün teşebbüslerin üstünde olarak Türk kamuoyunu gerçeği anlamaya ve duymaya alıştırmak, bu durumu ona doğal hale getirmek, şuradan ve buradan gelecek günlük fikirlere, sahte ve yanıltıcı sözlere asla önem vermeyecek bir olgunluğa erişmektir. ( 1931 )
Türk Dili'nin sadeleştirilmesi, zenginleştirilmesi ve kamuoyuna bunların benimsetilmesi için her yayın vasıtasından faydalanmalıyız. Her aydın hangi konuda olursa olsun yazarken buna dikkat edebilmeli, konuşma dilimizi ise ahenkli, güzel bir hale getirmeliyiz. ( 1938 )