Harvard'dan eski öğrencim Graham Fuller gibi CIA yöneticileriyle onların yerli kuklalarının yaymak istediklerinin tam karşıtı doğru. Büyük Atatürk yalnız Türkiye değil, Batı denen çelişkiler yumağı için de bugün daha geçerlidir! Düşüncelerinin ve eyleminin çağımız sorunlarına çözüm gösterdiğine kuşku yok.
Britanya Başbakanı Lloyd George onun için "Yirminci yüzyılda dahi çıkarma sırası Türklerdeymiş!" demişti. "Türkleri çıktıkları Arap çölüne geri süreceğiz" bilgisizliğini sergileyen bu İngiliz, M. Kemal için az bile söylemiş. O tüm çağların en aydınlıkçı, bilimin izinde, halkçı ve emekten yana ilk adımları atan bulunmaz devlet adamıydı. Siyaseti bilime odaklamak istemişti, parlak askerlik geçmişine karşın barışçıydı. Eski rakibi Yunanistan Başbakanı E. Venizelos bile onu Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermişti. Laiklik öğretisi içinde yalnız AKP ve benzerleri için değil, Hıristiyan köktendinciliğinin batağına gömülmüş ABD yönetimi için de dersler vardır.
***
O yıllarda da iki türlü çatışma vardı: Biri, sermayeciliğin çok geliştiği ülkelerdeki iç ekonomik çelişkiden doğan çatışma, ikincisi de bir yanda sanayileşmiş ülkelerin tekelci para merkezleri ve öte yanda da sömürgelerle yarısömürgeler arasındaki küresel çelişkiden doğan çatışma. Bu sahnede Türkiye'nin doldurulamaz yeri, mucizeymiş gibi başarıya ulaştırdığı Ulusal Kurtuluş Savaşı'yla zaten belirmişti. Emsalsiz Atatürk ulusal sınırlarımızı dışa kabul ettirmiş, ülke güvenliğini hem de tek başına hem de Balkan ve Sadabad Paktları komşularıyla sağlamış, içte ve temelde emekçi halktan yana ilk hedefleri göstermiştir. Bu özellikleri onu bugün de çağdaş yapar.
Ulusal kurtuluş akımları emperyalizmin yarattığı çelişkiye tepki olarak doğar. Yalnız askerî ve siyasal değil, bir yeniden doğuş olaydır. Bunun çağımızdaki ilk, tam, gerçek, örnek ve önder temsilcisi Atatürk Türkiye'sidir. İlk erek ulusun egemenliği ve bütünlüğüdür. Onun ayrılmaz parçası bu kazanımların yaşatılmasıdır. Emperyalizmin diplomasisi, baskısı ve kandırmacası bir yana, ulusal kazanımda birliğin sorgulanmasına, sarsılmasına, zedelenmesine, yıkılmasına, zümre çıkarcılığına, azınlıkçı oyunlara ve terörist eylemlere yer yoktur.
***
Atatürk Türkiyesi Batı'daki kanlı iç çatışmaların ülkemizde de yaşanmaması için devlet denetimiyle daha eşitçi bir düzen tasarladı. 9 Eylül 1922'den beş ay sonra, gene İzmir'de yer alan ünlü İktisat Kongresi'ndeki konuşması başlı başına bir ekonomi dersidir. "Kılıç - sapan" simgesinden hareketle, "unsur-u aslî" dediği köylünün tarımda nasıl üretici olacağının yollarını gösterdi. Toprak reformu, kooperatifler ve devlet desteği bunun ayrılmaz parçalarıdır. İlk Köy Enstitüsü de Atatürk zamanında açıldı. Onun bu reçetesi daha sonraki yıllarda tüm ereklerine ulaştırılsaydı, büyük kentlere kırsal yığılmalar ve ondan doğan türlü sorunlar olmayacak, ayrıca başka toplumlar aynı reçeteyi kendilerine uyarlasalardı, ferahlık dış dünyada da yaşanacaktı. Atatürk'ün ekonomik reçetesi sanayileşmeyi de kuşkusuz kapsadı. O günlerin fabrikaları ve demiryolları askerlikten muaf mahdum beye iki "gemicik" almaya benzemez.
Mustafa Kemal, kendinden sonraki kurtuluş akımlarının esin kaynağıydı. Bengal'in ulusal ozanı Nazrul İslam Sakarya zaferimizin hemen ardından "Kemal Paşamız" başlıklı yaklaşık 250 mısralık bir şiir yayımladı. Hindistan'da Gandhi ve Nehru , Kenya'da Jomo Kenyatta gibi önderler ona bakarak umutlandılar. Üçüncü Dünya aileleri onun adını doğan oğullarına verdiler. Bugün bile Keşmir'de görüp konuştuğum Sağlık Eğitimi Bakanı, İngiltere'de üniversite öğretim üyesi ve benzerlerinin adları "Mustafa Kemal Paşa" dır. Hem de "Paşa" ekiyle birlikte.
10 Kasım'dan hemen sonra, küçük çocukken Dolmabahçe Sarayı'nda önünden geçişimi bugün gibi anımsıyorum. En büyük övüncüm onun çağdaşı ve düşüncelerinin savunucusu olmaktır