Kapitalizm gerektiğinde askerleri de, köktendincileri de hatta teröristleri de sever. Yeter ki Batı kapitalizminin çıkarlarına hizmet etsinler, onun emrinde olsunlar.
- 1964'ün Ağustos ayında Türkiye Milli Gençlik Teşkilatı'nın (TMGT) temsilcisi bir genç olarak Avrupa Konseyi Gençlik Örgütleri üyeleriyle General Franko 'nun ayağına beni gönderen "hür Avrupa" idi. Ama o hür Avrupa, aynı zamanda sömürgeci Batı kapitalizminin ayrılmaz bir parçasıydı. Hür ve demokrat devletlerden oluştuğu söylenen Avrupa Konseyi gençlerini, faşist bir askerin, General Franko'nun ayağına gönderiyordu: Onu onurlandırıyordu.
- Çünkü General Franko, Batı kapitalizmi (ve emperyalizmi) adına yurtseverlere ve halka karşı savaştı. Bu savaş sadece İspanya İç Savaşı değildi. Batı emperyalizminin bir savaşıydı.
- Yunanistan'da 1967-1974 arasında yönetimi ele geçiren faşist albaylar cuntası ABD'nin desteği ile "demokratik ama sol bir yönetime karşı" getirildi. 15 Temmuz 1974 öncesi ABD ve Yunan albaylar cuntası, Nikos Samson adlı bir teröristi, Amerika'yı pek sevmeyen Makaryos 'a karşı işbaşına getirmek için anlaşmışlardı. Ama iş yürümedi.
- 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 generaller darbesi, Türkiye'deki planlı ekonomik kalkınma sürecini ve sosyal devlet anlayışını yok etmek için ABD tarafından yaptırılmıştı. Türkiye, bölgede demokratik bir sosyal devlet örneği olmamalıydı.
Darbeci generalleri ABD çok seviyordu, tabii generaller de ABD'yi...
- ABD, Dünya Bankası ve IMF'nin birlikte hazırlayarak 1978 yılında açıkladıkları Washington Uzlaşması adını taşıyan liberal yol haritası, Türkiye'de dünya prömiyerini 24 Ocak 1980'de yaptı. ABD desteği ile asker-sivil ortaklığı sağlandı.
Batı'nın "liberal demokrasinin yol haritası" dediği Washington Uzlaşması, Özal' ın patronluğunda asker-sivil koalisyonu tarafından gerçekleştirildi. 12 Eylül, oyunun ikinci perdesiydi. 12 Eylül'ü yalnız ABD değil İngiliz hükümeti de desteklemişti.
Hayatım Avrupa'nın birinci kitabında, ABD'nin (ve Batı'nın), askerlerin politikada yer almalarını nasıl desteklediklerini ayrıntılarıyla anlattım.
Askerleri seviyorlardı çünkü askeri darbelerle Batı kapitalizminin yolu açılıyordu. General Franco, Atina Albaylar Cuntası, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980 ve hatta 28 Þubat süreci kimi askerler kullanılarak Batı kapitalizminin ve emperyalizminin yolunu açan operasyonlardı. Askeri yönetimler bu yüzden Batı'dan destek gördüler.
Ve Yugoslavya...
Yugoslavya'yı Batı kapitalizmi adına bombalayıp 6 parçaya ayırırken de askerler ön plandaydı. Sosyalist düzeni yok etmek isteyen Batı, General Franko döneminde tuttuğu tarafın kazanması için bölgede son sahneyi oynadı.
Batı'nın "uygar devletlerinin orduları" kutsal kapitalizm ve kutsal Hıristiyanlık adına o güzelim kentleri, beldeleri bombaladılar.
Demokrasi ve asker ilişkilerinin ortasından kırmızı bir hat geçer. Bu hat, kapitalizmin (ve emperyalizmin) çizdiği sömürge hattıdır.
Batı kapitalizmine (ve emperyalizmine) hizmet eden her şey uygundur. Asker olması, sivil olması, şeriatçı olması, faşist olması, terörist olması, romancı olması hiç önemli değildir. Yeter ki işbirlikçi olsun.
Emperyalizmle işbirliği yapan bütün askerler Batı tarafından desteklenmişlerdir.
- Bir bakalım; 12 Eylül kime yaradı? Cumhuriyete mi? Demokrasiye mi? Lozan'a mı? Kemalizme mi? Hayır, hiçbirine yaramadı.
- Sadece emperyalizme yaradı; onun emrine giren kimi sermaye çevreleri ve kimi köktendinciler yönetimlerde öne çıktılar ve Cumhuriyet'i ele geçirmeye başladılar. Teröristler de Batı denetiminde siyasallaşmaya giriştiler.
Bugün asker-siyaset tartışmasını bu kapsamda ele almak gerekir. ABD ve AB'nin karşı olduğu şey, TSK'nin ulusalcı, Cumhuriyetçi ve Kemalist kimliğidir. Batı kapitalizmi bunlardan korkmaktadır.
Halkçı ve toplumcu gerçek demokrasinin yönetime gelmesinden korkmaktadır. Ve 73 milyon insanımızın yüzde 90'ının Batı kapitalizmine ve emperyalizmine karşı uyanışının başlamış olmasından korkmaktadır...
TSK bunun öncüsü olmaya başlamıştır, onları korkutan budur.