HEPAR - DENİZLİ Anadolu Kartalları Çalışma Grubu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HEPAR - DENİZLİ Anadolu Kartalları Çalışma Grubu

Benim İçin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP). Eşbaşkanının Damat Ferit'ten Hiçbir Farkı Yoktur.... KemalistKartal
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Ulusçuluk

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 668
Kayıt tarihi : 14/11/08
Yaş : 36
Nerden : Denizli

Ulusçuluk Empty
MesajKonu: Ulusçuluk   Ulusçuluk Icon_minitimeCuma Kas. 14, 2008 9:38 pm

Ulusçuluk özellikle son aylarda ülkemizde tartışılan en önemli konulardan biridir. Bu tartışmalar, genelde, ulusçuluk anlayışının hukuksal açıdan bir değerlendirmesi üzerinde odaklaşmaktadır. Konuyu siyaset bilimi, toplumbilim açılarından da değerlendirmenin yararlı olacağı kanısındayım. Þöyle ki:

Ulusçuluk, ulusdevlet kurma, ulusal bir siyasa gütme, çağdaşlaşmanın önkoşuludur. Batı ülkeleri de çağdaşlaşma çabalarında geleneksel toplumdan çağdaş topluma geçerken uluslaşma, ulusdevlet kurma çabasına girmişlerdir. Unutmamak gerekir ki, bir toplum çağdaş bir toplum, bir devlet çağdaş bir devlet olarak yaşamak istiyorsa onun siyasal kurumları ve çalışmaları bu gereklere uymak zorundadır. Tarihsel imparatorlukların, kabilelerin, ümmetçilik anlayışının güttüğü siyasa, yerini etken bir ulusdevlet olma olanaklarını yaratacak siyasaya bırakmak zorundadır. Çağdaşlaşma biçimsel yönden ulusdevlet durumuna gelen toplumların gerçekten ulusdevlet konumuna dönüşmeleridir. Demek oluyor ki, çağdaşlaşmanın "önkoşul" larından biri, devlet kurumları çerçevesinde ulusçu bir siyasanın güdülmesidir. ulusdevlet aşamasına gelememiş bir toplumun gerçekten çağdaşlaşması olanak dışıdır.

Kurtuluş Savaşı'na, devrini tamamlamış, çağdışı kalmış bir imparatorluğu kurtarmak için değil, öz yurdun sınırları içinde bağımsız bir Türk devleti kurmak için girişilmiştir. Cumhuriyet kurulduktan sonra girişilen devrim atılımları çağdaş ve ulusal Türk devletinin gelişmesi için gerekli kurumları, kavramları, değerler sistemini getirmiş, çağdaşlaşma ile uzlaşmayan geleneksel toplumun kavram ve kurumları ortadan kaldırılmıştır: Osmanlı İmparatorluğu yerine ulusal Türk devleti; Osmanlılık yerine ulusçuluk; ümmet yerine ulus; dincilik yerine laiklik benimsenmiş ve gerçekleştirilmiştir. Atatürk Devrimi'nin amacı ulus oluşturulmasını sağlamak, ulusal Türk devletini kurmak ve çağdaşlaştırmaktır. Altı ilke de bu devrimi yönlendiren değerler sistemidir.

Etnik bölünmeler, etnik ve siyasal amaçlı dinsel düşünceler ve bu bağlamda etnik kimlik ve dinsel kimlik feodal düzenin özellikleridir. Siyasal amaçlı İslamda ulus bilinci yoktur; cemaat ve ümmet anlayışı egemendir. Etnik amaçlı düşünce ise bölücü bir işlev görmektedir. Atatürk, Yugoslavya'da Tito 'nun yaptığının tam aksini, "ayrılıkları" değil "benzerlikleri" kurumsallaştırmıştır. Atatürk ulusal kimlik bilincini yaşanmış ve yaşanmakta olan "ortak tarih", "ortak kültür" ve "Türk milleti mensubiyetine" dayandırmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı hukuki bir kimliktir. Anayasanın 3. maddesi "Türkiye devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir" diyor. Anayasanın 66. maddesin ise "Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür" ibaresi yer alıyor. Sayın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer 1 Ocak 2006 tarihli "yeni yıl" mesajında anayasamızda yer alan bu ilkeler ışığında şöyle diyorlar: "Kurucu öğe olarak, tek devlet, tek ülke ve tek ulus söz konusudur; bu öğelerden ve tek dil, tek bayrak ülküsünden vazgeçilemez." Sayın Sezer ayrıca Atatürk'ün "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk ulusu denir" gerçeğini de hatırlatıyor. Burada sözü edilen Türk milleti, Türk ulusu anlayışı ırka, dine, etnik kökene dayalı bir millet, bir ulus anlayışı değildir. Atatürk "Ne mutlu Türküm diyene" demiştir. "Ne mutlu Türk olana" dememiştir. Bu ırkçılıktan uzak, birleştirici, bütünleştirici, çağdaş ulusal kimlik bilinci anlayışıdır. Yeter ki devrimin temel ilkeleri olan siyasal otoritenin laik temeli, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ilkesi; kısacası, çağdaş, cumhuriyetçi değerler benimsenmiş olsun. Nitekim, Dil Devrimi'ni uygularken Atatürk'ün seçtiği yardımcılarından biri Ermeni kökenli bir Türk yurttaşı, Agop Dilaçar 'dır. Dilaçar soyadını kendisine Atatürk vermiştir. Agop Dilaçar vefat ettiği 1979 yılına kadar Türk Dil Kurumu'ndaki çalışmalarını sürdürmüş ve Cumhuriyetin 50. yıldönümü için "Kudatgu Bilig" başlıklı kitabını hazırlamıştır.

Unutmayalım ki Amerika Birleşik Devletleri'nde her milletten insan vardır. Ancak bu kişiler kendilerini "Amerikalı" diye tanımlamaktadır. Bir karşılaştırma da yapalım. AB'nin mantığına ve işleyişine yüzeysel olarak bakıldığında sanki ulusal kimlik bilinci, yurttaşlık anlayışı geri plana itiliyor gibi gözükse de bazı gerçekler bunun dışındadır. Örneğin, Fransa'da tek ulus anlayışı anayasal güvence altındadır. Avrupa Konseyi'nin "Irkçılık ve Ayrımcılıkla Mücadele Komitesi" nin (ECRI) Fransa'dan etnik kökene dayalı istatistik istemine Fransız hükümeti Þubat 2005'te özetle şöyle bir yanıt vermiştir: "Azınlık kavramı bölünmezlik ve birlik ilkelerimize aykırıdır. Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Etnik köken, ırk ve din ayrımı yapılmaksızın tüm vatandaşlar yasalar önünde eşittir. 'Azınlık' kavramı Fransız hukukuna yabancıdır." Oysa Fransa dahil, aynı Batılı ülkeler "azınlıklar" anlayışı içinde ülkemizi bölmeye çalışmaktadırlar. "Yurttaşlık" anlayışının birleştirici, bütünleştirici yönünü Türkiye için geçerli kılmamaya çaba göstermektedirler.

Atatürk ulusçuluğu, çağdaş ve "çağdaşlaştırıcı bir ulusçuluk" tur. Çağdaşlaştırıcı ulusçuluğun amaçlarını şöyle sıralayabiliriz: Ulusal bağımsızlık, hızlı ekonomik kalkınma, ulusdevletin yaratılması ve bu devletin yönetim biçiminin halkçı bir kimliğe dayatılması. Atatürk ulusçuluğu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bağımsızlığını korumayı ve aynı zamanda Türk toplumunu çağdaşlaştırmayı amaç edinmiştir. Bu ulusçuluk öbür devletlerin bağımsızlığına saygı gösteren bir ulusçuluktur ve irredentist değildir. Atatürk ulusçuluğu her türlü emperyalizme karşıdır.

Osmanlı İmparatorluğu'nda iktidarın kaynağı ulus değildi. Atatürk Devrimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun dinsel yapısına bağlı "ümmetçiliğin" ve bunu yaşatan düşünce ve kurumların yerlerine ulusal istenç ve ulusal egemenlik ilkelerini koyarken çağdaş, laik, demokratik bir topluma dönüşmemizin temelleri atılıyordu. Atatürk ulusçuluğu herhangi bir kişi, hanedan, kurum ve sınıf egemenliğine karşı olmakla kendine özgü halkçılık anlayışını da yansıtır. Atatürk ulusçuluğu aynı zamanda laik bir ulusçuluktur.

Atatürk ulusçuluğu Türk yurttaşlığının yüksek değeri üzerinde durur. Yurttaşlık dediğimiz zaman öncelikle şöyle bir "sistemi" vurgulamış oluyoruz: Birbirleriyle, eşitlikçi bir anlayış içinde, etkileşim içinde olan eşit kişiler. Yurttaşlık kimliği, her şeyden önce "ait olma" kimliğidir; yaşadığı topluma ait olma, onun bir parçası olma kimliğidir.

Yukarıdaki özellikleriyle vurguladığımız ulusçuluk, çağdaş olabilmenin, çağdaşlaşmaya yönelebilmenin öncelikli ve vazgeçilmez aşamasıdır.

Ulus bilincine varamamış, ulusdevlet oluşturamamış, yurttaşlık anlayışının birleştirici, bütünleştirici özelliklerini benimseyememiş; dinsel, mezhepsel, etnik bölünmeler içindeki Irak; ulusdevlet oluşturmuş, yurttaşlık bilincini sağlamış ve gelişmiş bazı ülkelerin dayatmalarıyla en ağır yaptırımlarla karşı karşıyadır. ulusdevletini kuran, ulus oluşturmaya yönelen, devletin, toplumun çağdaşlaşması doğrultusunda devrimler yapan, yurttaşlığın birleştirici, onurlandırıcı özellikleri etrafında bizi bütünleştiren Atatürk Devrimi'nin önemini, Irak ve benzer ülkelerdeki trajik gelişmeleri izledikçe daha da iyi anlıyoruz ve Atatürk Devrimi'ni korumak ve yaşatmak doğrultusundaki kararlılığımız daha da güçleniyor.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://www.kemalistkartalı.com.tr.tc
 
Ulusçuluk
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HEPAR - DENİZLİ Anadolu Kartalları Çalışma Grubu :: Türk Tarihi-
Buraya geçin: