Takvimler 5 Mayıs 1920’yi gösterdiğinde Milli Kurtuluş Mücadelesinin en önemli adımlarından biri atıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ilk toplantısını yaptı. 11 bakandan oluşan “Meclis Hükümeti”, 5 Mayıs’ta TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığında ilk toplantısını yaptı.
Yine aynı gün, Konya’da ayaklanma çıktı.
Ve 5 Mayıs 1920’de Şeyhülislam Dürizzade Abdullah’ın fetvasına karşılık, Ankara Müftüsü Rıfat (Börekçi) ile Anadolu din adamlarının 251 imzalı fetvası yayınlandı.
5 Mayıs 2008’deki görüntüye bakın.
Yine fetvalar ve karşı fetvalar, yine toplantılar, ama çatlağın büyüdüğünü belgeleyen konuşmalar.
5 Mayıs 1920’de yedi düvele meydan okuyan yoksulluk içinde bir halkın, ne makam odası, ne telefonu, ne sekreteri, ne de diplomatik pasaportu olan bakanları, memleketin yarasına merhem olmak amacıyla bir araya geliyor ve büyük bir sorumluluk alıyordu.
Ne havaları vardı, ne hava atacak mekânları. Çoğu şahsi borçlanmayla masa sandalye alarak ve dahi yaverleri bile olmadan, koca bir ülkenin, umutları kırık bir halkın temsilcisi olmaya adamıştı kendini.
Diğer yandan, halen halkın üzerinde tüneyen mahalle baskısının yanında hiç kaldığı, yüzyılların baskısı devam ediyor, bilinçsiz ve cahil din adamlarının açtığı yaralardan oluk oluk kan akıyordu. Halen yabancı güçlerin koruması altında olan ve tek amacı halkı güçsüz ve çaresiz bırakmak olan mevcut esaret altındaki yönetimin statükocu kuralcıları, halkı fetvalarla ve din sömürüsüyle baskı altında bırakıp ikilemde sürüklemek istiyorlardı.
Ve o günden bu güne ne yazık ki bir şey değişmedi.
Din sömürücüleri bir yandan, Türk’ün rahatını istemeyenler diğer yandan çağlar ötesinde demosu yapılan oyunu tekrar tekrar oynuyorlar.
Sayın Süleyman Demirel, gevrek gevrek gülerek kriz zamanlarını fırsat zamanlarına çeviren kendisi değilmiş gibi, 2008’in mayısında ’gerginlik idareyi güçsüzleştirir’derken ne demek istiyor çözebilmiş değiliz.
Pazar günleri İngiltere’de yayınlanan The Observer gazetesi, “Öldürücü elitin sırrı, Türkiye’deki huzursuzluğu alevlendiriyor” başlığıyla Ergenekon olayına ilişkin uzun bir haber yayınlıyor, “Stratejik olarak dünyanın en önemli ülkelerinden birinin istikrarının söz konusu olduğu” yorumunu yaparken, “Çok gergin siyasi realite, Türkiye’yi bölüyor” ifadesini de kullanıyor.
Oysa ki gerginliğin sebebi Ergenekon operasyonu değil.
Somut olarak başka bir şey de değil.
Gerginliğin sebebini bu günde değil, 5 Mayıs 1920 Türkiye’si ile 5 Mayıs 2008 Türkiye’si arasındaki farkta veya farksızlıkta aramak lazım.
Küllerin içinden yeniden doğan bir ülke ile küllere biraz daha batmamak için çabalayan, çabaladıkça da batan bir ülkenin, aradan geçen 88 yıla rağmen ihanetten başını kaldıramayışında bu fark. Bu günün medya şeyhülislamları, o günün uçaktan tek sayfa fetva attıran şeyhülislamlarından çok daha güçlü ve etkili.
Ama en üzücü olanı, 5 Mayıs 2008 Türkiye’sinde halkın inancının 5 Mayıs 1920 Türkiyesi’nde ayağında çarık olmayan halkından çok daha zayıf olması.
İnançta, imanda, kudrette ve kandaki asalette olan zayıflık.
Kurtuluş yıllarının Gömülüş yıllarına üstünlüğü budur.
Damarlardaki asil kanın, her dakika akmaya hazır olmayışı...