Avrupa'da şekillenen milliyetçilik; yüzlerce yıl süren bir evrimin ürünü olmuştur. Batı milliyetçiliği Avrupa'yı kan denizine boğarken; Türk milliyetçiliği antiemperyalist bir kimlik içinde, 1919-1923 ortamında şekillenmiştir.
'Türkleri Avrupa'dan atmak' biçimindeki beyaz batılı Hıristiyan şartlanmasına karşı; kendi topraklarını korumak; kötülenen milli kimliğini yüceltmek; ilk milliyetçilerin temel hedefi olmuştur.
Bu milli kimlik; çağdaş yaşam biçimine bağlı, tarihsel varlığının büyüklüğünü anlayan ve onunla övünen, yurtsever; yayılmacı sömürgenlere karşı bir kimliktir.
İlk milli kimlik; batı emperyalizmi kadar; gericileşmiş Osmanlı zihniyetini de karşısına almıştır. Elbette Osmanlı kimliğinin milli yüzü değil; şeriat yasası ile çürümüş, gayrimilli yüzü dışlanmıştır.
Bugün Turgut Özal döneminde başlatılan; tarikatçiler, AKP'liler, bunlardan faydalanan bazı küçük partilerin yücelttiği Osmanlılık; Türk tarihi açısından bir çelişkiler toplamıdır.
İlk aşamada Osmanlı, Oğuzlar'ın Kayı boyundan kurucu bir ailedir ve has Türktür. Bu Türkler; Türk halkının gaziyanı ile Avrupa içlerine kadar ilerlemiştir.
TÜRK İKEN ARAP OLDULAR
Osmanlı ailesi, bizim birçok kez vurguladığımız gibi ve ünlü tarihçimiz Prof. Halil İnalcık'ın tespit ettiği üzere; 16. yüzyılın başından itibaren Türk olmaktan çıkmış; Araplaşmıştır. Çünkü, Osmanlı zihniyeti, Arabi bir çizgiye kaymıştır. İşte bu dönemle birlikte Osmanlı'nın ilerlemesi de durmuştur.
Sonuç şudur: Osmanlı Avrupa'ya Türk olarak girmiş; Araplaşınca oradan geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Kemal Atatürk bu gerçeği görünce milli kimliğe sarılmak gereğini duymuş; bu yolla da Arabi çürümeyi beynimizden ve ruhumuzdan söküp atmıştır.
Atatürk: Araplaşmış Osmanlı'ya sonuna kadar karşı idi.
Araplaşmış Osmanlılar da (Gerici takımı) Atatürk'e ölümüne düşman olmuşlardır. Bu durum, günümüzde, Yeni Osmanlıcılık adı altında yeniden tezgahlanmaktadır.
Kişiliği Araplaşmış Osmanlı artıklarında Atatürk düşmanlığı öyle kuvvetlidir ki bunlar; onun hakkında olmadık iftiralar düzmüşler; cahil halk tabakalarını böylece Atatürk düşmanı yapmaya uğraşmışlardır. Refah ve Fazilet Partisi'nden milletvekili yapılan bazı isimlerin Atatürk'e nasıl hakaret ettiklerini hatırlayın; yeter.
Bugünkü iktidarın tepe isimlerinin de Atatürk'ün; 'Ne mutlu Türküm diyene!' özdeyişine şiddetli eleştiriler getirmesi de buradan kaynaklanmaktadır.
Bunlar için millet; tarihsel ülkü, kültür, dil ve köken birliği olan toplum değil; din birliği olan toplum millettir. Yani kendini dindar gösteren siyasetçiler; millet olarak Türkiye'de yaşayan yurttaşlarından değil; Müslüman camiadan söz ederler. Bu yüzden de etnik kimliği içeren millet tanımını günah kabul ederler. AKP'lilerin 'Millet!' deyip 'Türk milleti' dememelerinin sebebi işte budur.
KAPSAYICIDIR
Türk tarihini inceleyenler bilir: Türk kimliği, kapsayıcı ve kurucu kimliktir. Bu kimliğin altına yüzlerce etnik yapı alınmıştır. Gel gör ki tarihte Türk dili ile birbirine yapıştırılan bir toplumdur; Türk... Tarihe yön veren, medeniyet yaratan, medeniyet taşıyan bir millettir. Asya'da Türk adını kullanan ilk toplum da sancağının tepesinde altından yapılma kurt alemi taşımakta idi ve Çinliler bunlara Asil Kurt anlamına gelen Açina diyordu. İşte Atatürk, bu büyük kimliğe de sahip çıkmıştır. Çünkü, o altın alemli sancak; Doğu Asya'dan Batı Avrupa'ya kadar uzanan Avrasya'yı yeniden egemenliği altına almıştır. Ve kendisinden önceki üçüncü Türk fethini iyice perçinlemiştir.
Bu yüzdendir ki Atatürk; kendisini Bozkurt olarak görmüştür.
Kemal Atatürk'ün gerçek bir bozkurt olduğunu; kurt toteminin onun yetiştiği topraklarda orduların önderi sayıldığını daha sonraki yazımızda ortaya koyacağız.
Atatürk, devrimci, çağdaş bir kimlik olmasına karşın; has Bozkurt olarak da kökünü binlerce yıl eskiye ulaşan atalarına bağlayan gerçek, kapsayıcı bir milliyetçidir.
Atatürkçülüğün, yani Kemalizm'in karşısında olanlar, milliyetçi değil, Arabizmin piyonlarıdır.