İtalyan Sefiri'ne Verilen Ders
Atatürk'e ihanet edenler, o'nun birçok konuları içki sofrasında hallettiğini iddia ederler. Yalnız aşağıda nakledeceğim olay bile bu düşüncenin ne kadar yanlış olduğunu ispata yeter:
"Habeşistan savaşının başlamasından önce, İtalya'nın Rodos'a askeri yığınakta bulunduğu günlerdeydi. Bir akşam yine Atatürk’ün sofrasına çağrılanlar onu ayakta ve balkonda gezinmekte buldular.
- Tevfik Rüştü nerede?
- Ankara Palas'ta, bazı sefirlere bir ziyafet veriyor.
- Biz de oraya gitsek olmaz mı?
Etrafındakiler beyhude Atatürk'ü buna protokolün müsait olmadığına inandırmaya gayret ediyorlar. Fakat, o'nun kesin karar verdiği bir konudan geriye çevirmek kimsenin haddi değildir.
Otomobiller, Ankara Palas'a vardığı zaman Atatürk’ün otelin merdivenlerini sallana sallana ve yanındakilerin yardımı ile çıktığını görenler hayret ettiler. Çünkü Çankaya’da Atatürk’ün bir yudum bile içmediğini herkes biliyordu.
Sefire ziyafet verilen salona giren Atatürk, Arnavutluk Sefiri, Asaf Bey’in yakınında ve giriş çıkış kapısını iyi görebilecek bir yere oturuyor. O dakikadan itibaren salondan içeri ve dışarı kimsenin geçmesi mümkün değildir. Şimdi konuşulanları takip edelim:
Atatürk:
- Asaf Bey, gazetelerde bir takım resimler görüyorum, Arnavutlukla operet mi oynanıyor? diyor.
Bu sözleriyle o zamanlar yeni kral olan Zogo'nun sorguçlu resimlerini kastettiğini anlamakta gecikme yen sefir ne söyleyeceğini şaşırıyor. Atatürk devam ediyor:
- Cumhuriyetten ne zarar görüldü ki, Arnavutluk'ta krallık ilan edildi? Hem, takip edilen politika da tehlikelidir. İtalya'nın Arnavutluk’u Balkanlar’da bir basamak yapması ihtimalden uzak değildir.
Bunu duyan İtalyan Sefiri, mücadeleye kalkınca Ata:
- Haber aldığıma göre, Roma'da bazı öğrenciler sefaretimizin önünde mümayiş yapmışlar. Antalya'yı istemişler. Antalya sigara paketimidir ki, sefir cebinden çıkarıp atsın. Antalya buradadır. Buyurun alın!... Hem benim bir teklifim var. Eğer hakikaten böyle bir şey düşünülüyorsa Mussolini cenaplarına müsaade edelim. Antalya'ya asker çıkarsınlar. Bütün çıkarma tamam olunca savaşırız. Mağlup olan hakkına razı olur.
Sefir atılıyor:
- Ekselans bu bir savaş ilanımıdır?
Ata:
- Hayır, diyor. Ben burada bir fert olarak konuşuyorum. Türkiye savaş ilanı ancak büyük millet meclisi dahilindedir. Fakat unutmayınız ki, gerektiği zaman Büyük Meclis Türk Milleti’nin hissiyatını tercüman olmakta gecikmez.
Konuşmasının bu hali olması üzerine, İsmet Paşa'ya telefon edilir ve Ankara Palas'a çağrılır.
Atatürk de bunu haber alınca etrafındakilere:
- Hükümet geliyor, biz gidelim! diyerek Ankara Palas'ı terk eder.
- Çankaya'ya dönüldüğü zaman herkes Atatürk'ün gayet normal olduğunu hayretler içinde seyrederken Ata:
- Artık İtalya ile savaş tehlikesi yok. Rodos'a yapılan yığınak Habeşistan'a dönecektir!
Hakikaten kısa bir süre sonra Habeşistan savaşı başladı.
(Nükte ve Fıkralarla Atatürk)